30 aralık gecesini 1 ocak gününe bağlayan gece miladi takvime göre yılbaşı gecesidir
Yılbaşı kutlamaları denilince eski yılın sona erip yeni yıla geçildiği 30 aralık 1 ocak gecesi yapılan eğlence ve faaliyetler anlaşılır. Ancak yılbaşı eğlenceleri ilk bakışta yeni yıla girişin kutlamaları gibi gözükmekle birlikte bunun Hıristiyan batının Noel bayramıyla da yakın ilgisi bulunmaktadır.
Bu gece yapılan içkili, kumarlı eğlencelerin gerçek Hristiyanlıkla asla bir alakası olamaz. İnsanların ıslahatı için Allah Teala tarafından gönderilmiş ilahi bir din, tebliğcisi olan Hz İsa(as)’ nın doğum yıl dönümünün bu şekilde kutlanmasına müsaade eder mi? İçkili, kumarlı ve insanı küçük düşüren zevklerin seve seve yapıldığı bu kutlamaların, ilahi bir din le ilgisi olabilir mi?
Biz Müslümanlarda efendimiz in doğum yıl dönümünü kutluyoruz. Ama mübarek bir gece olan, Mevlid kandili olarak.
Bu yüzden aslında yılbaşı ve Noel in Hıristiyanlıkla da Hz İsa(as) ile de hiçbir alakası yoktur. Eğer olsa idi tıpkı biz Müslümanlar gibi Hıristiyanlar da yıl başı geceleri klişelerde ibadet eder, bu gece bir çılgınlık havası içinde değil, bir manevi hava içinde kutlanırdı.
Hz İsa(as) ile bu gecenin israfının ve çılgınlığının ne alakası olabilir ki?
Günümüzde toplumların kültürel değerlerini, hatta ahlaki eğilimlerini; sahip oldukları hayat tarzı, ekonomik yapı, yerleşim ve ulaşım imkanı, çevre, eğitim, örf ve adet gibi ilk bakışta konuyla ilgisiz gözüken birçok husus derinden etkilemekte. Avrupa’da ki gurbetçilerin çocukları bugün batının kültür ve gelenekleri altında bütünleşmeye başladığı çok açık bir şekilde görülmektedir. Düşündüğümüzde toplumumuza yabancı kültürlerden taşınan veya yabancı toplumlara özenti şeklinde başlayan örf ve adetlere karşı duyarlı olunmasının önemi daha iyi anlaşılır.
Hiç şüphe yok ki milletler, milli örf ve adetleriyle tanınırlar ve onlarla yaşarlar. Çünkü milli örf ve adetler bir milletin milli kültürünün ve dini inancının aynasıdır. Milli örf ve adetler bir milletin tanıtıcı vasfıdır. Sağlam milli örf ve adetlere sahip milletler dini bağları kuvvetli ve milli kültürü yüksek milletlerdir. Milletlerin örf ve adetlerine, milli kültürleri ve dini inançları güç verir ve şekil kazandırır.
Bu sebeple hiçbir Müslüman milli kültüründe olmayan, dini inançlarına ters düşen özentilere hayatında yer veremez.
Dinimiz; İslam dışındaki din ve ideoloji mensuplarına muhalefet etmeyi emretmiş ve onlara benzemeyi kesin bir şekilde haram kılmıştır.
Kur’an-ı kerim ayeti kerimelerin ve risaleti boyunca efendimiz(sav) in sıkça üzerinde durduğu konulardan biriside Müslümanların fert ve toplum olarak belli bir kimlik kazanmaları olmuştur.
Cenab- ı Hak şöyle buyuruyor
“Ey iman edenler Yahudiler ve Hristiyanları dost ve idareci edinmeyin. Zira onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost ve idareci edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez, onları hidayete erdirmez” (MAİDE SURESİ, 51)
Bu ayeti kerimenin yanı sıra efendimiz(sav) de Müslümanları, itikadi ve ahlaki alanda olduğu gibi kılık
ve kıyafet, şekil ve merasim yönünden de müşriklere, gayrimüslimlere benzememeyi o derece dikkat
ederdi ki, aslında yaptığı halde sonradan onlarda gördüğü hareketlerde değişiklik yapardı.
“Kim bir millete benzemeye çalışırsa o da onlardandır “ (EBU DAVUD)
Bu hadis i şerifte bizden başkasına benzememiz apaçık vurgulanmıştır. Müslüman olmayan bütün
toplumlar Müslümanlara benzemekle emir olunmuşlardır.
İşte tüm bu yozlaşmalar ve ahlaki deformasyonlar için yapmamız gereken, yüce dinimiz İslam ı Kur’anı
kerim ve peygamber efendimiz in sünnetleri üzerine yaşamak ve yaşatmaktır.